top of page
Yazarın fotoğrafıSerhad Zenginpedük

FUTBOLDA COVID-19 ETKİSİ

Güncelleme tarihi: 25 May 2020

Futbolun da içinde bulunduğu birçok devasa sektör, bugün itibarıyla yaklaşık iki aydır neredeyse tüm iş ve işlemlerini durdurmuş vaziyette. Bu devasa sektörlerin arasında bizleri en çok ilgilendiren, elbette içerisinde NBA, UEFA Şampiyonlar Ligi, Euro2020, Premier League, NFL başta olmak üzere her biri milyar dolarlık değerde olan spor organizasyonları ve tabii ülkemizin en popüler spor organizasyonu olan Spor Toto Süper Lig.

Özellikle dünya çapında 200’ü aşkın ülkede yayınlanan NBA ve UEFA Şampiyonlar Ligi organizasyonları[1] [2] pastanın en büyük dilimlerini oluşturuyor zira yayın gelirleri, sponsorlar, reklamlar, turizm gelirleri, isim ve marka haklarının satışları, bilet satışları gibi birçok farklı gelir kalemi turnuvayı beslerken turnuva da takımlara ve bünyesindeki çalışanlara gelir kapısı oluşturmakta.

Bu kısır döngü içerisinde bakıldığında spor sektörünün temel amacının “organizasyonu” beslemek ve ayakta tutmak olduğu bir sistemin Fergus Suter’den bugüne gelene dek oluştuğunu söylemek yanlış olmaz. Zira bugün gıpta edilerek bakılan Premier League ekiplerinin gelirleri esasen lig organizasyonunun pazarlama başarısından, NBA takımlarının ürünlerinin Afrika ve Avustralya’da dahi alıcı bulması ve gecenin geç saatlerinde yayınlanacak olsa dahi (ülkemiz de dahil olmak üzere) dünyanın birçok yerinde yayın haklarına milyonlarca dolar yatırılması, yine odak noktaya “organizasyonun” pazarlamasının ve gelir elde etmesinin konulmasından kaynaklanıyor. Yani bir nevi “turnuvayı yaşat ki takımlar yaşasın” temasının spor sektörüne hakim olduğundan bahsedebiliriz.

Buradan yola çıkarak, son dönemde oldukça spekülatif bir şekilde tartışılan ve halen dahi tartışılmakta olan TFF – COVID19 – Yayıncı Kuruluş – Takımlar – Futbolcular – Sağlık Bakanlığı altıgeninde dönen tartışmayı yukarıdaki sistemi ve aşağıda bahsedilecek hukuki bakış açısı çerçevesinde yorumlayarak çözüm önerisi getirmeye çalışmanın en verimli yol olduğu kanaatindeyim.

Öncelikle hukuken bakıldığında süreç içerisinde liglerin süresiz olarak durdurulması kararı neredeyse tüm dünya futbol liglerinde ortak bir şekilde alındığında akla gelen ilk soru, bunun sözleşmeler açısından bir mücbir sebep teşkil edip etmediği idi. Bu soruda bana göre eksik olan nokta ise “mücbir sebep” kavramının sadece futbolcu sözleşmelerine olan etkisinin tartışılması idi. Zira kulüplerin çok farklı çeşit ticari sözleşmeleri olduğu gibi, federasyonun da gelirlerinin birçoğunu elde ettiği ve bu sayede kulüplere ödeme yaptığı anlaşmalar mevcut.

Herkesin dilindeki bu mücbir sebep nedir? Neden bu kadar önemli?

Peki COVID-19 salgınının mücbir sebep olarak kabul edilmesi ne anlama gelecekti? Hukuken mücbir sebep, tarafların elinde olmayan, öngörülemeyen ve taraflardan kaynaklanmayan bir durumun ortaya çıkması (genellikle doğal afet örneği verilir) karşısında sözleşmelerdeki bazı yükümlülüklerin yerine getirilmesinin taraflardan beklenemeyeceği durumları ifade eder. Roma Hukuku’ndan günümüze kadar gelmiş ve Antik Roma’da Tanrı’dan geldiği inanılan doğal afetler için kullanılan “vis major” kavramından türetilen “force majeure” yani mücbir sebep, bugün uluslararası hukukta yalnızca doğal afet değil, tarafların kontrolü altında olmayan öngörülemez ve önlenemez durumlar için kullanılıyor.

Hal böyle olunca akla ilk gelen, kulüplerin futbolculara ödeme yapmak zorunda olup olmadığı, bu yükümlülüklerinden mücbir sebep nedeniyle kurtulup kurtulmadıkları oldu. Burada ileri sürülen argüman -ki birçok örnekte bana göre haklılık payı var- kulüplerin maç günü gelirleri, yayın gelirleri ve diğer birtakım gelirlerinin maç oynayamadıkları için durduğu, bu durumda futbolcuların da sözleşmesel yükümlülüğü olan kulüp adına maç oynama ve -hukuki tabirle- performans gösterme edimini yerine getirme şansı da olmadığından kulüplerin futbolcuya para ödeme yükümlülüğünden mücbir sebep nedeniyle tamamen ya da kısmen kurtulduğu idi. Burada üzerinde yeterince durulmadığını düşündüğüm detay noktalardan birisi, futbolcu sözleşmelerinde futbolcunun yükümlülüklerini belirleyen maddenin yalnızca maça çıkmaktan ibaret olmaması. Gerçekten de incelendiğinde genellikle a’dan k’ye kadar uzanan uzun edimlerden (“şöhretli” futbolcuların imaj haklarına ilişkin maddeler çok daha uzun olabiliyor) yalnızca bir tanesinin kulüp adına maçlarda mücadele etmek olduğu görülecektir. Bunun haricinde kulübün antrenman programı çerçevesinde antrenmanlarını gerçekleştirmekten tutun sosyal medya paylaşımları veya çeşitli kulüp organizasyonlarına katılım zorunluluğu gibi oldukça uzun yükümlülükler altına giren futbolcuların pandemi sürecinde bu edimlerini yerine getirmekten kurtulduğundan bahsedilemeyecektir. Zira futbolcuların tamamı evinde kulüp tarafından verilen antrenman programına uymak zorunda olduğu gibi saha dışı etkinlikler ve maça çıkmak harici tüm edimlerini bugün itibarıyla halen yerine getirmekle yükümlü. Buna karşın kulüp, pandemi nedeniyle, futbolculara antrenman sahası tahsis etmek, kalacak tesis tahsis etmek, antrenman ekipmanı sağlamak gibi pek çok yükümlülüğü yerine getirme şansı olmadığı gibi ödeme yükümlülüğünden de tamamen kurtulabileceğini düşünmek mümkün değil. Tabii zaman zaman sözleşmelerde yer alan “mücbir sebep” maddesi bu durumda işleri kolaylaştırabiliyor. Genellikle biz hukukçular tarafından dahi matbu bir şekilde yazılan ve “nasılsa gerçekleşmeyecek” bir madde gibi görülen mücbir sebep maddesinin ne şekilde düzenlendiği, bugün dünyanın en önemli konusu haline gelmiş vaziyette.

FIFA Ne Düşünüyor?

Bu noktada FIFA, biraz da aceleyle, devreye girerek 7 Nisan 2020 tarihinde temelde iki önemli duyuru yaptı.[3] Bunlardan ilki, COVID-19 salgınının FIFA tarafından mücbir sebep olarak kabul edildiğinin ilan edilmesiydi. İkincisi ise bu durumda kulüpler ile futbolcuların bir araya gelerek bir uzlaşı yoluna gitmelerinin “tavsiye” edildiği idi. (Bunun dünyadaki ilk örneklerinden birini Trabzonspor gerçekleştirdi ve karşılıklı anlaşarak Daniel Sturridge ile arasındaki sözleşmeyi feshetti.[4] Tam tersi duruma örnekte ise Sion kulübü pandemi nedeniyle birçok oyuncusunun sözleşmesini tek taraflı olarak feshetme yolunu tercih etti.[5]) Sözleşmede mücbir sebebin düzenlendiği herhangi bir madde olmadığı varsayımında, FIFA’nın hem olayı mücbir sebep olarak kabul edeceğini hem de tarafların uzlaşmasını tavsiye ettiğini açıklamasının en önemli nedeni, binlerce farklı uyuşmazlıkta binlerce farklı somut durumun ortaya çıkacağı ve bu durumda hali hazırda belirsizlikler içerisinde olan dünya futbolunun çok daha büyük bir kaosla karşılaşacak olması. Üstelik bu yargılamaların FIFA Uyuşmazlık Çözüm Kurulu (DRC) tarafından yapılmasının oldukça fazla bir iş yüküne neden olacağı da düşünüldüğünde FIFA’nın tarafları olabildiğince uzlaşıya davet etmiş olması sürpriz değil. Bunlara bir de futbolcuların sözleşmesel ücretlerinin ödenmemesine ilişkin başvuruların bedava olduğu gerçeği de eklendiğinde, dünyanın dört bir yanından binlerce farklı sözleşmeye dayalı binlerce farklı durumla karşılaşacak olan FIFA, oldukça erken diyebileceğimiz 7 Nisan 2020 tarihli duyurusuyla olayın bir mücbir sebep olduğunu ve tarafların uzlaşması gerektiğini tavsiye etti.

Bu duyuruda aynı zamanda tarafların anlaşamaması halinde FIFA’nın önüne gelecek uyuşmazlıklarda, FIFA yargılamasında uygulanacak hukuki metot da yer alıyordu. Buna göre FIFA, sözleşmeye ilişkin olarak tek taraflı alınan kararlarda öncelikle ulusal mevzuatta buna ilişkin bir düzenleme olup olmadığını ve tek taraflı kararın/feshin ulusal mevzuatta karşılığı olup olmadığına bakacağını, bu yoksa kulübün finansal yapısına, samimiyetine, ölçülülüğe, oyuncunun yeni uyarlama sonucu eline geçecek net meblağa ve kulübün takımdaki her oyuncuyla benzer bir anlaşma yapıp yapmadığına bakacağını açıkladı ve ilkeleri ortaya koymuş oldu.

Elbette FIFA’nın ortaya koyduğu bu ilkeler de birçok tartışmayı beraberinde getirdi. Örneğin “kulübün finansal yapısı” ilkesi, aslında iyi yönetilmiş ve iyi gelir elde eden kulüplere adeta cezalandırılırcasına pandemi nedeniyle daha düşük bir indirim oranı uygulamasına, buna karşın kötü yönetilmiş ve borç içerisindeki kulüplerin ise adeta salgını fırsata çevirerek zaten hiç niyetleri olmayan ödemelerden kurtulmasına sebep olabilir. Bunun yanında yine kulüpteki her oyuncunun benzer oranlarda indirim yapması gerekliliği de bu sefer sözleşmesi sezon sonunda bitecek olan ve kulübün yeniden kadrosunda düşünmediği bir oyuncu ile pazarlık yaparken dahi kadronun en önemli oyuncusu konumunda olan ve en çok kazanan oyuncuyla yaptığı pazarlıkla bağlı kalmasına ve yine bir anlamda ticari kararlarının kısıtlanmasına yol açması da muhtemel. Üstelik FIFA bu kararları açıklarken, kulüpler bir yandan birer birer azalan ticari kazançları karşısında sponsorlar, yayıncılar ve federasyon ile yaptığı sözleşmeleri olabildiğince karlı bir şekilde devam ettirmeye çalışıyor. Bu ticari sözleşmelerde yaşanan uyuşmazlıklarda FIFA’nın herhangi bir yargılama yetkisi olmadığı düşünülünce FIFA, her ne kadar “tavsiye” olduğunu ileri sürse de esasen kulüpleri oyuncularıyla anlaşmaya yapmak için ciddi anlamda zorluyor.

Bu şekilde bakıldığında madalyonun diğer tarafı olan kulüplerin/organizasyonların ticari sözleşmeleriyle ilgili kısım oldukça çetrefilli. Fransa Ligue 1, Fransa Futbol Federasyonu’nun şiddetli itirazlarına rağmen hükümet kararıyla tescil edildiğinde yayıncı kuruluş (Bein Sports ve Canal Plus ortaklaşa haklara sahip) hiç zaman kaybetmeden kalan ödemeleri yapmayacağını açıkladı.[6] Hollanda’da ise aynı durum karşısında yayıncı kuruluş sezonun tamamı için ödemeyi gerçekleştirdi.[7] Fakat arada önemli bir fark vardı. Fransa Ligue 1 için Canal Plus ve Bein Sports, yurtiçi ve yurtdışı hakları dahil toplamda bir sezon için 800 milyon Euro gibi bir rakam üzerinde sözleşme imzalamışken[8] Hollanda Eredivisie yayıncısı Fox için bu rakam sezonluk 80 milyon Euro civarındaydı.[9] Bein Sports – Katar Hükümeti – PSG üçgeni bir kenarda dursun, Fransa Ligue 1 için yayıncı kuruluşların 2019-2020 sezonu için kalan bakiye 243 milyon Euro gibi oldukça önemli bir meblağı ödemeyeceklerini açıklaması, liglerin iptali kararını alan Fransa hükümeti üzerinde ciddi bir baskı oluşturdu. Üstelik kulüplerin bir kısmı hükümetin bu kararına karşı itiraz yoluna dahi başvuracağını açıkladı.[10]

Uluslararası Spor Yargılamasının Mücbir Sebep Karnesi

Tüm bunları göz önüne aldığımız zaman, bugüne kadar mücbir sebep kavramını oldukça dar yorumlayan uluslararası spor yargılama sistemi içerisinde FIFA’nın 7 Nisan gibi pandeminin çok erken bir döneminde bunun bir mücbir sebep olarak kabul edileceğini peşinen açıklamış olmasının ve topu olabildiğince yerel mevzuata, yerel yönetimlere ve tarafların iyi niyetli anlaşmalarına atmasının arkasındaki sebepler açıkça anlaşılabiliyor. Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi olan CAS kararları incelendiğinde, mücbir sebebin son derece kısıtlı bir şekilde kabul edildiğini görüyoruz. Öyle ki, Fas Futbol Federasyonu ile CAF (Afrika Futbol Konfederasyonu) arasında görülen bir dosyada Fas Futbol Federasyonu, ülkesinde düzenlenecek olan Afrika Uluslar Kupası’na Ebola salgını nedeniyle mücbir sebep iddiasıyla ev sahipliği yapmayacağını bildirmiş, CAF ise Fas Futbol Federasyonu’nun kupayı iptal etme gibi bir yetkisinin olmadığını, ayrıca Ebola salgınının da mücbir sebep tanımına uymadığı gerekçesiyle Fas Futbol Federasyonu’na yaptırım uygulamış ve dosya CAS’ın önüne gitmiştir. 2015 yılında verdiği kararda CAS, CAF’ın Fas Futbol Federasyonu üzerindeki yaptırımlarını azaltarak kabul etmiş ve açıklamasında “Ebola salgınının turnuvayı düzenlemeyi imkansızlaştırmadığını, sadece zorlaştırdığını, ortada bir imkansızlık olmadığı için de bu durumun mücbir sebep olarak kabul edilemeyeceğini” ifade etmiştir.[11] Yine 2008 yılında verilen bir kararda Irak Futbol Federasyonu ile FIFA ve Katar Futbol Federasyonu arasında görülen bir dosyada Irak’taki çatışma ve savaş ortamının ve banka ödemelerinde sorun yaşanmasının bir mücbir sebep olarak kabul edilemeyeceği belirtilmiş, bir bölgedeki sorunların genel olarak mücbir sebep olarak kabul edilemeyeceği, tam olarak hangi somut olayın hangi somut işlemin yapılmasını ne şekilde imkansızlaştırdığının net olarak ortaya konulabilmesini istemiştir.[12] Son olarak daha yakın bir tarihte 2018’de verilen bir kararda CAS, Zamalek kulübü ile ilgili olarak Mısır’da yaşanan ekonomik kriz nedeniyle yerel para biriminin değerinde ani bir düşüş yaşanmasını da mücbir sebep kapsamına sokmamıştır. Üstelik bu kararın önemli bir diğer noktası da CAS’ın bu dosyada, ortada bir mücbir sebep olsa dahi kulüp, mücbir sebep ortaya çıkmadan önce yükümlülüklerini yerine getirmekte başarısız olmuş ise artık mücbir sebebin sonuçlarından da faydalanamayacağı yönünde karar vermiş olmasıdır.[13] Bu görüşün COVID-19 için de uygulanacağını tahmin etmek güç değil zira pandemi krizinden önce sözleşmesel yükümlülüğünü ihlal eden bir tarafın daha sonra ortaya çıkan bir mücbir sebepten avantaj sağlamasının önünün açılması oldukça düşük bir ihtimal.

CAS’ın kulüplerin yaşadığı ekonomik zorlukları da hiçbir zaman mücbir sebep olarak kabul etmediğini yine birçok kararından biliyoruz.

Görüldüğü üzere uluslararası spor yargılaması mücbir sebebi bu kadar dar yorumlarken bir anda FIFA’nın COVID-19 salgınını mücbir sebep olarak kabul ettiğini açıklaması elbette nedenlerini büyük oranda sorgulamamıza sebep oldu.

Buna karşın CAS tarafından mücbir sebebin kabul edildiği ve bu doğrultuda tarafların yükümlülüklerinin kısmen yahut tamamen yerine getirmekten kaçınmasına imkan tanındığı en yakın örnek, Mısır’da patlayan iç savaş nedeniyle 2012-2013 sezonunun tamamlanamamış olması. Bu durumda CAS, tarafların kontrolünde olmayan, öngöremeyecekleri ve önleyemeyecekleri bir sebep olarak bu durumu kabul etmiş ve bu kapsamda sözleşmelerin mücbir sebep nedeniyle kısmen veya tamamen yerine getirilememesini meşru kabul edilmiştir.[14] COVID-19 salgını sonrası yaşanacak uyuşmazlıklarda bu kararın da önemli bir emsal niteliği taşıması oldukça muhtemel.

UEFA Ne Düşünüyor?

Kulüplerimizin futbol açısından tabi olduğu ve şampiyonluk yarışının artık kupa kazanmaktan çok “Şampiyonlar Ligi geliri elde etme” anlamı taşıdığı organizasyonu düzenleyen UEFA ise liglerin oynatılması için gereken her şeyin yapılması, tescil yahut iptalin son çare olarak uygulanması çağrısında bulunurken altını çizdiği en önemli nokta, oynatılmadan tamamlanan liglerden hangi takımların UEFA turnuvalarına katılacağı idi. Ülkemizde de ciddi anlamda tartışma konusu yaratan bu durum için UEFA da tıpkı FIFA gibi bazı ilkeler belirledi. Burada belirtmek gerekir ki UEFA, federasyonların bildirdiği takımları organizasyonlarına kabul etmek zorunda değil. Reddetme hakkı var. Bu nedenle de 23 Nisan 2020 tarihinde UEFA, “sportif ahlak” kavramını ön plana çıkartarak ilk olarak liglerin aynı düzende oynatılması için her koşulun zorlanmasını, bu mümkün değilse farklı bir formatta (play-off gibi) ligleri oynatarak yine kazanan ile kaybedenin sahada belirleneceği bir sistem oluşturulmasını, bu da mümkün değilse, ligde kalan maçların oynanmamasını ve UEFA organizasyonlarına katılacak takımların lig tamamlanmadan belirlenmesini ancak iki koşuldan birinin varlığı halinde kabul edeceğini vurguladı.[15]

Bu şartlardan birisi, liglerin oynanmasını engelleyen bir hükümet kararı olması, ikincisi ise liglerin salgın koşullarında devam ettirilmesinin kulüpler yahut liglerin organizasyonları açısından uzun vadede giderilemeyecek ekonomik sorunlara yol açacağının ortaya koyulması. Eğer bu iki nedenden biri dolayısıyla ligler oynatılmadan iptal/tescil edilirse UEFA, bu durumda organizasyonlarına katılacak takımın mutlaka yalnızca 2019-2020 sezonundaki yerel liglerdeki performanslara göre, objektif, şeffaf, adil ve kamu vicdanına uygun olarak verilmesi gerektiğini ve kendisinin önerilen takımları reddetmek hakkının her zaman bulunduğunu duyurdu.

TFF Ne Yapmalı?

Bu gelişmelerin tamamı ışığında ülkemizde yaşanan süreci inceleyince esasen her yönden köşeye sıkışmış ve bu nedenle tarihin belki de en çok eleştirilen TFF yönetimine şahit olduğumuzu görüyoruz. Buna karşın TFF’nin elinde hiçbir koz veya garanti olmadığı için aslında hareket alanı hiç de geniş değil ve Sağlık Bakanlığı tarafından “sorumluluğun TFF’ye ait olduğu” açıklaması yapıldığı anda[16] esasen Süper Lig ve 1. Lig’in her ne koşulda olursa olsun oynatılacağı aleniyet kazanmış oldu. Bu sonuca varmak için yukarıdaki algoritma doğrultusunda inceleme yapacak olursak:

- Türkiye’de de yayıncı kuruluş olan Bein Sports, ligler başlatılana kadar hiçbir ödeme yapmayacağını tıpkı Fransa’da olduğu gibi TFF’ye bildirdi.[17]

- Sağlık Bakanlığı aracılığıyla hükümet tarafından liglerin tescili/iptaline ilişkin bir karar alınmayacağı açıklandı. Bu da UEFA’nın açıkladığı kriterlerden biri olan “hükümet kararının varlığı” kriterinin sağlanamayacağını ve bu nedenle gelecek sezon UEFA organizasyonlarına hiçbir takımımızın katılmaması ihtimalinin doğacağını gösteriyordu. Bu da kulüpler açısından çok önemli bir diğer gelirden mahrum kalmak ve prestij kaybetmek anlamı taşıyordu.

- Liglerin oynatılmadan tescil/ilanı, yazının başında yer aldığı üzere birçok sözleşmenin uyuşmazlık konusu olması ve bu kapsamda TFF nezdindeki Uyuşmazlık Çözüm Kurulu yahut Yerel Mahkemelerde görülecek binlerce uyuşmazlık dosyası anlamına geliyordu ki bu durumda zaten ödemelerde ciddi aksamalar yaşayan kulüpler bu sayede zaman kazanabilir ve hali hazırda ödeme alamadığı için mağdur olan futbolcuların mağduriyeti uzayabilirdi.

- Son olarak Bein Sports ile TFF arasında imzalanan sözleşme sezon başına 100 Milyon Dolar (yarısı güncel kurdan yarısı sabitlenmiş kurdan) değerinde ve 2019 yazında dahi Bein Sports, Spor Toto Süper Lig’den çekilmek üzereyken kriz son anda aşılmıştı. Her ne kadar Bein Sports’un Türkiye’den çekilmek istediği yalanlanmış olsa da dev medya grubunun Türkiye anlaşmasından memnun olmadığı biliniyordu ve bu nedenle sözleşmede revize dahi yapıldı.[18] Bunun nedeni Bein Sports’un Türkiye Ligi’ni yurtdışına pazarlayamaması (veya ligimizin yurtdışında ilgi görmemesi) ve yurtiçinde yaptığı satışlar ile aldığı reklamların ödediği miktara kıyasla karlı olmayışıydı. Bugün yeni bir krizle liglerin oynatılmadan tescili/iptali karşısında Bein Sports’un cezai şartı ödeyerek sözleşmeyi feshetmesi ihtimalinde TFF, yalnızca Süper Lig ve 1. Lilg ekiplerine değil, alt liglerde yer alan takımlara da ödeme yapmakta zorlanacak ve bu durumda (çok büyük bir kısmı için) en büyük geliri TFF’den gelen lige katılım ve galibiyet gelirleri olan 2. Lig ve 3. Lig takımlarının da büyük oranda yok olması gündeme gelecekti.

Şartlar böyleyken bir yandan oyuncuların sağlık endişelerini dile getirerek, bir yandan kulüplerin ekonomik avantajlar/ dezavantajları ve ligde bulundukları pozisyonlara göre farklı öneriler sunarak, yayıncı kuruluşun lig oynatılmazsa sözleşmeyi feshedeceğinden bahsederek, UEFA ve FIFA’nın sürekli kriterler açıklayarak, hükümetin ise sorumluluğu tamamen TFF’nin üzerine bırakarak Federasyon üzerinde ciddi bir baskı oluşturmuş olması karşısında, ligleri oynatmadan tescil etmenin yaratacağı sonuçlara TFF’nin katlanmak istememesi son derece anlaşılabilir gibi görünüyor.

Ligler Oynatıldı ve COVID-19 Vakaları Yaşandı. Ne Olacak?

Liglerin oynanması durumunda ortaya çıkacak sorunlarda sorumluluk kime ait olacak? Bu noktada da TFF tarafından yayınlanan “tavsiye” niteliğindeki sağlık önlemleri öne çıkıyor.[19] Burada, kulüplerin antrenman sahalarında, tesislerde ve diğer işlerinde uyması “tavsiye edilen” kurallarından bahsediliyor. Futbolcuların hizmet sözleşmesi ile, kulüp personeli ile teknik ekibin ise iş sözleşmesi ile bağlı olduğu ve hepsinin İş Mahkemeleri’nin yargılama alanına girdiği düşünüldüğünde, oyuncularda, personelde veya teknik ekipte COVID-19 nedeniyle yaşanması muhtemel ölümler yahut hastalıkların hukukumuzda iş kazası olarak sınıflandırılacağını öngörebiliriz. Üstelik hastalığın boyutu tam olarak bilinmediğinden akciğerde kalıcı hasar bırakabileceği ve sporcuların kariyerlerini ciddi anlamda etkileyebileceği de konuşulanlar arasında. Bu durum karşısında iş kazası nedeniyle ortaya çıkabilecek ciddi maddi ve manevi tazminat sorumluluğu karşısında Federasyon, “tavsiye” niteliğindeki Sağlık Kurulu kararlarını açıklayarak bir anlamda kulüplere uyulması güç birçok sorumluluk yükledi. Doğası gereği fiziksel temasın kaçınılmaz olduğu, tesislerde 2-3 kişilik odaların bulunduğu kulüplerde salgının yayılmasının yalnızca bu kurallara uyularak engellenmesi elbette beklenemeyecek olsa da sınırlı olmayan bu kurallarla Federasyon, kulüplere bir sorumluluklar bütünü belirledi ve ileride doğabilecek uyuşmazlıklar için futbolcular, teknik ekip ve personel açısından kullanılabilecek bir zemin oluşturmuş oldu. Uygulanması oldukça güç bu kuralları uygulamakta sorun yaşayacak birçok kulüp açısından “tavsiye” olarak duyurulan bu kararlar, ilerleyen dönemde İş Mahkemeleri açısından ciddi anlamda bir dayanak noktası olarak kabul edileceğini tahmin ediyorum zira oldukça kalabalık ve birçoğu profesörlerden oluşan TFF Sağlık Kurulu tarafından yayınlanan bu kararlar haricinde “spor sektörü” özelinde yayınlanmış başkaca bir bildiri yahut kurallar bütünü bulunmuyor. Bu noktada bir kez daha Sağlık Bakanlığı tarafından kontrolün TFF’ye bırakılmış olduğunu da hatırlamakta fayda var. Yani Federasyon, bu uygulanması oldukça güç “tavsiye” kararlar ile bir anlamda, liglerin oynatılması kararı nedeniyle kendisine hukuki sorumluluk yöneltmeye çalışması muhtemel kişi veya kulüplere karşı bir kalkan oluşturmuş ve esasen uyulması gereken kuralara uyulmamasının kulüplerin sorumluluğunda olduğunu iddia edebileceği bir temel dayanak yaratmış oldu.

Futbolcular “Ben Oynamıyorum” Diyebilir Mi?

Ortaya atılan sorulardan bir diğeri de oyuncuların sağlık risklerini gerekçe göstererek oynamaktan kaçınma haklarının olup olmadığı. Bu durum da sözleşmesel olarak borcun ifasından kaçınma anlamı taşıdığı için Türk futbolcular açısından yerel mevzuata, yabancı futbolcular açısından FIFA mevzuatına ve CAS içtihatlarına bakmak doğru olacaktır. Mevzuatımızda İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 13. Maddesi, esasen bu durumu açıkça ve net olarak düzenlemiştir:

“MADDE 13 – (1) Ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanlar kurula, kurulun bulunmadığı işyerlerinde ise işverene başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilir. Kurul acilen toplanarak, işveren ise derhâl kararını verir ve durumu tutanakla tespit eder. Karar, çalışana ve çalışan temsilcisine yazılı olarak bildirilir.

(2) Kurul veya işverenin çalışanın talebi yönünde karar vermesi hâlinde çalışan, gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınabilir. Çalışanların çalışmaktan kaçındığı dönemdeki ücreti ile kanunlardan ve iş sözleşmesinden doğan diğer hakları saklıdır.

(3) Çalışanlar ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda birinci fıkradaki usule uymak zorunda olmaksızın işyerini veya tehlikeli bölgeyi terk ederek belirlenen güvenli yere gider. Çalışanların bu hareketlerinden dolayı hakları kısıtlanamaz”

Burada elbette durumun özelliklerine, kulüplerin ne çeşit önlemler aldıklarına bakılacak ve uzmanlardan alınacak bilirkişi raporlarıyla her bir dosyada farklı farklı kararlar verilecektir. Fakat TFF tarafından yayınlanan kuralların bu maddenin uygulamasında dayanak olarak kabul edileceğini tahmin ediyorum.

FIFA ise böyle bir talep karşısında yukarıdaki içtihatlarından yola çıkarak olayın özelliklerine göre karar verecektir. Tıpkı 2008 Irak kararında olduğu gibi ortada bir mücbir sebebin olması bir anda futbolcuya veya kulübe istediği gibi davranabilme serbestisi vermeyecektir. FIFA da mutlaka bu durumda tam olarak hangi önlemlerin alınmadığını, hangi koşulların neden o futbolcu için maça çıkmayı reddedecek düzeyde bir risk oluşturduğunu net olarak ortaya koyabilmesini isteyecektir.

Ne Yapılmalı?

Sonuç olarak baktığımızda şahsi görüşüm; öncelikle her ne kadar COVID-19 salgını FIFA tarafından mücbir sebep olarak kabul edilmiş olsa da bu kabulün uygulaması, her bir somut olayın kendine has koşullarına göre farklı farklı olacaktır ve bugünden dünyadaki tüm sporcu sözleşmelerine geçerli olacak bir usul veya sistem belirlemek imkansızdır.

Liglerini gecikmeli de olsa oynatacak ve doğal akışında sonlandıracak olan ülkelerde de herhangi bir mücbir sebep etkisinden bahsetmek mümkün olmayacaktır zira anlatıldığı üzere futbolcular, üzerlerine düşen antrenman ve diğer yükümlülükleri yerine getirmiş ve kendilerinden istendiği zaman da maç oynama ve performans sergileme edimlerini sağlamış olacaklardır.

Ülke futbolumuzun çaresizce muhtaç olduğu UEFA ve yayın gelirlerini riske atma şansının olmaması nedeniyle özellikle yayını yapılan Süper Lig ve 1. Ligin her ne koşulda olursa olsun oynatılması gerektiği, aksi bir kararın ekonomik sonuçlarının hükümet tarafından yahut başkaca bir şekilde tazmini garanti edilmediği sürece tescil/iptal yoluna gitmenin futbol ekonomimize geri dönülemeyecek zararlar vereceği ortadadır. Ancak nasıl ve ne şekilde oynatılacağına ilişkin olarak Bolu, Afyon, Erzurum gibi takımların yaz hazırlık kampı için seçtikleri bölgelerde yeterli stat ve tesis koşullarının da bulunduğu düşünülünce, olabildiğince az seyahat edilmesinin sağlanması ve yalnızca belirlenen şehirlerde takımların toplanarak maçlarını tamamlaması, uzmanların bugüne kadar yaptıkları açıklamalar doğrultusunda şahsen en mantıklı gördüğüm seçenek.

Buna karşın yayın yahut UEFA gelirlerine sahip olmayan 2. Lig ve 3. Lig organizasyonlarının, saha ve tesis yetersizliği nedeniyle tescil edilerek oynatılmadan bitirilmesi, hem insan sağlığı açısından hem de adil bir yarışma ortamının sağlanması bakımından bugünkü şartlarda bana göre en doğru olanıdır. Zira aksi durumda TFF’nin karşılaşacağı en büyük itiraz, 2. Lig’den 1. Lig’e yükselen ekiplerin kendilerine adil koşullarda yarışma imkanı sağlanmadığı olacaktır ki bu, birçok açıdan hukuki temelleri olan ve Federasyon’un başını ağrıtabilecek bir itiraz. Gerçekten de bugün itibarıyla 1. Lig’in 19 Haziran’da, 2. Lig’in ise 18 Temmuz’da başlayacağı duyurulmuş durumda. Ancak bu durumda şu anda 1. Lig’de yer alan ve gelecek sezon da 1. Lig’de mücadele edecek takımlar, bugün 2. Lig’de bulunan ve gelecek sezon 1. Lig’e yükselecek takımlardan 1 ay önce ligi sonlandırmış, hazırlık kampına başlamış ve hatta belki transfer dahi yapmaya başlamış olacak. Buna karşın 2020-2021 sezonunda rakip olacak ve alt ligden yükselecek diğer takım, o esnada halen lig maçı oynuyor olacak ve sezon hazırlıkları için çok daha kısıtlı bir süreye sahip olacak. Bu şekilde oynanacak bir 2020-2021 sezonunun adil yarışmadan uzak olacağı da şüphesiz olduğundan TFF tarafından duyurulan 18 Temmuz tarihinin uygulama alanı bulacağını düşünmüyorum ve 1. Ligin altında kalan liglerin tescil edileceği ve hatta edilmesi gerektiği kanaatini taşıyorum.

Av. Arda Zenginpedük

Kaynakça

[1] The Economics Of Sports Broadcasting, Chris Gratton&Harry Arne Solberg, 2007, s. 170, https://books.google.com.tr/books?id=YGSVlol_hgsC&pg=PA170&lpg=PA170&dq=233+nations+broadcasting+uefa+champions+league&source=bl&ots=af3FqKKyv6&sig=ACfU3U3KVANTSuYWM9dWlF62FAfG_ILq1w&hl=tr&sa=X&ved=2ahUKEwj24Oe1tszpAhWRnVwKHXf0CzgQ6AEwAHoECAgQAQ#v=onepage&q=233%20nations%20broadcasting%20uefa%20champions%20league&f=false [2] https://globalnews.ca/news/5345286/nba-finals-world-feed-truck/, son erişim tarihi 24 Mayıs 2020. [3] COVID-19 Football Regulatory Issues, April 2020, FIFA, https://www.fifa.com/who-we-are/news/fifa-guidelines-to-address-legal-consequences-of-covid-19, https://img.fifa.com/image/upload/zyqtt4bxgupp6pshcrtg.pdf [4] https://www.aa.com.tr/tr/futbol/trabzonsporda-sturridgein-sozlesmesini-feshedildi/1751466, son erişim tarihi 24 Mayıs 2020 [5] https://www.aa.com.tr/en/sports/swiss-football-club-sacks-9-players/1773352, son erişim tarihi 24 Mayıs 2020 [6] https://www.sportbusiness.com/news/canal-plus-and-bein-reach-payment-accord-over-ligue-1-and-2-matches-already-played/, son erişim tarihi 24 Mayıs 2020. [7] https://insidersport.com/2020/04/20/fox-sports-completes-eredivisie-payment-despite-season-suspension/, son erişim tarihi 24 Mayıs 2020 [8] https://www.sportbusiness.com/news/canal-plus-ends-tv-rights-deal-as-curtain-falls-on-french-season/, son erişim tarihi 24 Mayıs 2020 [9] https://www.sportbusiness.com/news/fox-sports-agrees-to-pay-final-eredivisie-rights-fee-tranche/, son erişim tarihi 24 Mayıs 2020 [10] https://www.euronews.com/2020/05/01/french-ligue-1-abandoned-clubs-to-consider-appealing-decision, son erişim tarihi 24 Mayıs 2020 [11] CAS Bulletin 2016/1, https://www.tas-cas.org/fileadmin/user_upload/Bulletin_2016_1.pdf, son erişim tarihi 24 Mayıs 2020 [12] CAS kararı, https://jurisprudence.tas-cas.org/Shared%20Documents/1621.pdf, son erişim tarihi 24 Mayıs 2020 [13] CAS kararı, http://jurisprudence.tas-cas.org/Shared%20Documents/5779.pdf, son erişim tarihi 24 Mayıs 2020 [14] CAS kararı, https://jurisprudence.tas-cas.org/Shared%20Documents/3463,%203464.pdf, son erişim tarihi 24 Mayıs 2020 [15] https://www.uefa.com/insideuefa/news/newsid=2641065.html, son erişim tarihi 24 Mayıs 2020 [16] https://www.ntvspor.net/futbol/koca-bundan-sonra-sorumluluk-tff-nin-5eb2d5456e39a49f1c8528c6, son erişim tarihi 24 Mayıs 2020 [17] https://tr.sputniknews.com/spor/202004081041784399-bein-sportstan-kovid-19-karari-mac-yayinlari-baslayana-kadar-super-lig-icin-odeme-yapilmayacak/, son erişim tarihi 24 Mayıs 2020 [18] https://skor.sozcu.com.tr/2019/08/04/super-lig-ile-bein-sports-anlasti-ama-abone-yok-zarar-cok-1360600/, son erişim tarihi 24 Mayıs 2020 [19] Futbola Dönüş Öneri Protokolü, TFF, https://www.tff.org/Resources/TFF/Auto/27f74d9590ab42a6b16db995b4f14af9.PDF, son erişim tarihi 24 Mayıs 2020

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios


bottom of page